İmamoğlu'ndan 'ahmak davası' hamlesi: Açık bir darbe girişimidir!
İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, hakkında hapis cezası ve siyasi yasak istenen 'ahmak davası' ile ilgili duruşmaya katılma dilekçesi verdi. İmamoğlu, dava hakkında ise "Bu dava, İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin seçilmiş başkanı olarak bana değil, aziz milletimizin iradesine yöneltilmiş açık bir darbe girişimidir" değerlendirmesini yaptı.
İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, 'ahmak davası' ile ilgili İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi'ne duruşmaya katılma dilekçesi verdi.
Ekrem İmamoğlu ayrıca hakkında hapis cezası ve siyasi yasak istenen dava ile ilgili açıklamalarda bulundu.
Ekrem İmamoğlu, açıklamasında, "Kamuoyunda 'ahmak davası' olarak bilinen bu dava, İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin seçilmiş başkanı olarak bana değil, aziz milletimizin iradesine yöneltilmiş açık bir darbe girişimidir" dedi.
"Bu dava, kesinlikle hukuki bir dava değil, siyasi bir davadır" diyen İmamoğlu, şöyle devam etti: "Açıkçası belirli bir mahfillerde kurgulanmış ucuz bir siyasi mühendislik içeren bir projedir. 23 sene önce yasaklara karşıyız diyerek yola çıkan iktidar, İstanbul'da üç seçimdir bükemediği bileği entrikayla kırabilmenin hesabı içerisindedir."
KARA BİR LEKE
İmamoğlu, şunları söyledi: "Tam saha bakanlarıyla, milletvekilleriyle, bürokratlarıyla siyaset yapanlar bir kez daha milletin sandıktaki tokadını yemiştir. Oturup nerede hata yaptığını anlamak yerine nasıl bir yanlış içerisinde olduğunu anlamak yerine, iktidarlarını sürdürmek için ne yazık ki yargı dahil her enstürmanı kullanmaktan başka hiçbir yok bulamamışlardır. Demokrasi tarihimizi ve büyük bedellerle elde ettiğimiz kazanımızlarımızı hiçe sayan bu dava kara bir lekedir."
İBB Başkanı İmamoğlu, şunları vurguladı: "Her türlü vesayetten ve siyasi yasaklardan çok çekmiş milletimiz, haklarının bir yargı darbesiyle ellerinden alınmak istediğinin de farkındadır. Ve halkımız süreci tüm vicdanıyla, adalet duygusuyla izlemektedir."
"MİLLET NEREDE İSTİYORSA ORADA OLACAĞIM"
"Bir vesileyle söylemiştim, tekrar ifade etmek isterim; millet, İmamoğlu'nu nerede görmek istiyorsa, isterse, millet İmamoğlu'na neyi yakıştırmışsa, yakıştırıyorsa, İmamoğlu orada olacaktır" ifadesini kullanan İmamoğlu, şunları söyledi:
"Bu, daha önce de böyle olmuştur, bundan sonra da böyle olacaktır. Korkmayın. Ve ifade ediyorum ki; asla ve asla sürecin en büyük, en yüksek cesaretle tarafımızdan takip edildiğini de bütün yurttaşlarımın bilmesini isterim. Net ifade edeyim; milletin iradesine kafa tutmayın. Mertçe yarışalım. Bana sarf edilen ‘ahmak’ ifadesini kime iade ettiğim bellidir. Zaten o kişi bana, ben de ona dava açtım. ‘Ahmak’ ifadesinin suç olmadığı da Yargıtay kararlarıyla ortadadır.
Basında bu kararlar da yayınlanmıştır. Beni haklı bulan bilirkişi raporları da ortadadır. Dünyanın en zorlama siyasi yasak davasının artık Türkiye gündemini işgal etmesini ben is-te-mi-yo-rum. Umarım hak yerini bulacaktır. Hakkın yerini bulması için, emek harcayan ve harcayacak olan herkese, özellikle yargı mensuplarına, hakimlere, savcılara şükran duyuyorum. Milletimiz bu emekleri asla unutmadı, unutmayacak. Bugün yapmış olduğum bu başvuruyla, ben bir duruşmaya katılmak istediğimi tekraren talep etmiş bulunmaktayım."
İMAMOĞLU'NUN SUNDUĞU DİLEKÇE
İmamoğlu, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 24. Ceza Dairesi’ne sunduğu dilekçesinde, şu ifadeleri kullandı:
"Daha önce avukatlarım tarafından, 04.01.2022 tarihinde ve 03.09.2023 tarihinde duruşma talebinde bulunulmasına rağmen, bu talepleri kabul edilmedi. Bu kez, hakkımda verilen 2 yıl 7 ay 15 gün hapis cezasına ilişkin olarak, adil yargılanma hakkımın açıkça ihlal edildiğini ve bu kararın, aşırı ölçüsüz ve daha ilk bakışta ‘adaletin açıkça reddi’ anlamına geldiğini, düşündüğüm için, bu talebi bizzat kendim ileri sürme gereği hissettim. Bu cezanın yalnızca şahsımı değil, temsil ettiğim toplumu ve kamu yararını da derinden etkileyecek sonuçları olacaktır. 31 Mart 2024 İstanbul yerel seçimlerinde tercihlerini ortaya koyan 11 milyon seçmenin iradesini geçersiz kılacak olan bu cezaya karşı, mahkemeniz huzurunda doğrudan savunma yapabilmemin, hukuka olduğu kadar, hukukun kaynağı olan milli iradeye de saygının bir gereği olduğuna inanıyorum.
Seçilmiş bir yöneticinin, görevini yapmaktan ve siyasi faaliyette bulunmaktan yasaklanmasının, evrensel hukuk ölçüleri ve kamu vicdanı karşısında meşru olabilmesinin temel şartlarından birinin, söz konusu yöneticiye kendini bizzat savunma hakkı tanınması olduğunu düşünüyorum. Bu nedenle, milli iradeye saygının ve Türk yargısına olan güvenin korunması için, mahkemeniz huzurunda doğrudan savunma yapabilmeyi ve ciddi endişelerimi ifade edebilmeyi istiyorum. Siyasi faaliyetten yasaklanma kararları, vatandaşın seçimlerde ortaya koyduğu ve bundan sonra koyacağı iradeyi yok sayma, etkileme, yönlendirme niteliğine sahiptirler. Bu tür kararların sonuçları, ceza verilmek istenen kişiyle sınırlı kalmaz, kalamaz. Kamuoyundaki hakim kanaati ben de paylaşıyor ve bu davanın ülkemizin geleceğini etkileyecek önemde olduğuna inanıyorum. O nedenle, yargılanma sürecinin bütünüyle adil yürütülmesi, sadece benim için değil, tüm ülkemiz için büyük bir önem taşımaktadır. Kamu hizmeti sorumluluğum çerçevesinde, adil yargılama hakkımın korunması için duruşma talebimin kabul edilmesinin, yalnızca şahsımın değil, Türk halkının da adalete olan inancını pekiştireceğine eminim.
Ayrıca, yerel mahkeme aşamasında sunulan mütalaalar gibi, istinaf aşamasında dosyaya sunulan ek uzman (Prof. Dr. Adem Sözüer ve Doç. Dr. Tolga Şirin’in) mütalaası, davanın seyrini köklü biçimde değiştirecek nitelikte yeni ve esaslı bir delil teşkil etmektedir. Bu mütalaanın adil yargılanma hakkımın sağlanabilmesi için detaylı bir şekilde incelenmesi ve ilgili uzmanların duruşmada dinlenmesi, hayati bir önem arz etmektedir. Uzmanların mahkemeniz huzurunda dinlenmesi ve kendilerine soru yöneltilmesi, savunma hakkımın etkili şekilde kullanılmasını sağlayacaktır. Önceki uzman mütalaalarının yanı sıra, Anayasa’ya aykırılık iddialarımızın da mahkemeniz nezdinde kapsamlı bir şekilde değerlendirilmesi ve bu iddiaların layıkıyla ele alınması gerekmektedir. Halk arasında ‘beyaz gömlek indirimi’ olarak bilinen, toplumsal infial yaratan olayların sanıklarına bile uygulanan takdiri indirim, basında siyasi iktidara dair söylediğim bir sözün, ‘mahkemeyi ciddiye almadığım’ şeklinde yorumlanması sonucunda, şahsıma uygulanmamıştır.
Hakkımda yapılan yargılama dahil olmak üzere, tüm yaşantım boyunca, özel hayatımda, iş hayatımda ve siyasi hayatımda her türlü hukuksal işlemlere, yargı makamlarına sorumlu bir vatandaş olarak yaklaştım. Bu hâl ve davranışlarım, adına karar verdiğiniz TÜRK MİLLETİ tarafından bizzat tasvip edilmiştir. Girdiğim dört farklı seçimde, milletimizin tarafıma teveccüh etmesi şerefine nail olmam buna en yüce kanıttır. Ben, bir suç işlemedim. Bu nedenle beraat etmem gereken bu davada, eğer bir cezaya hükmedilecekse, bu cezanın yüzüme tefhim edilmesinin hakkım olduğuna inancım tamdır. TÜRK MİLLETİ adına karar veren Sayın Mahkemenizin bu hususu dikkate alması gerekliliğini, durumu değerlendirebilmeniz için, yüz yüze gelebileceğimiz bir duruşmada, bu durumu bizzat ortaya koyma isteğimi takdirlerinize arz ediyorum."
AHMAK DAVASI HAKKINDA
İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu hakkında, 31 Mart 2019 seçimlerinin YSK tarafından iptal edilmesi sonrasında İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’ya verdiği yanıt üzerine Yüksek Seçim Kurulu (YSK) üyelerine hakaret ettiği iddiasıyla dava açılmıştı.
İmamoğlu, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun yaptığı bir konuşmada, isim vermeden kendisine yönelik “Avrupa’ya giderek Türkiye’yi şikâyet eden ahmağa söylüyorum. Bunun bedelini bu millet sana ödetecek” şeklindeki sözlerine bir gazetecinin sorusu üzerine yanıt vermişti. “31 Mart’ta seçimi iptal edenler ve dünyada, Avrupa’da, onların gözünde nereye düştüğümüz noktasında, o olan şeylere, biten şeylere baktığımızda, tam da işte 31 Mart’ta seçimi iptal edenler ahmaktır. Önce ona bir odaklansın” diyen İmamoğlu hakkında YSK’nın o dönemki başkanı Sadi Güven, kendisi ve görevdeki kurul üyelerine hakaret edildiği iddiasıyla şikayette bulunmuştu.
Şikayet üzerine İmamoğlu hakkında dava açılmış, İmamoğlu'na 2 yıl 7 ay 15 gün hapis cezası ve siyasi yasak kararı verilmişti.
Dava, son iki yıldır Türkiye'de "Temyiz Mahkemesi" olarak da kabul edilen Yargıtay'ın bir alt basamağı İstinaf Mahkemesi'nde görülmeye devam ediyor.